19 Nisan 2009 Pazar

Ferhan Şensoy 2019



Oyunun başlamasından önce Caddebostan Kültür Merkezi içinde yer alan Hayal Kahvesi’nde oturmaya karar verdik. Yavaş yavaş oyunu beraber izleyeceğimiz arkadaşlarımız geldikçe, Ferhan Şensoy ile ilgili düşüncelerimiz ve beklentilerimiz de masada, bira ve patates kızartmalarının arasında yerini aldı. Biraz önce, bir yan masada arkadaşları ile kahve ve puromsu bir şey içerken gözetlediğimiz Ferhan Şensoy’u hep beraber, çok zayıflamış ama gençleşmiş bulduk.

Ortak kararımız gereği, bir daha Ferhangi Şeyler’i tekrar izleyecektik. Oyun ile ilgili aklımızda kalanları sıralarken, yine çok güzel ve etkileyici bir oyun izleyeceğimize emindik. O zaman izlediğimiz halinde, Orkinos Hanımı, Peter Stuyvesant sigaralarının 25 li paketini bizle tanıştırıp püfür pürüf sahnede içtiğini, Aşık Mahzuni Şerif eserlerini sazıyla başak bir üslup ile yorumlamasını, “Bu gün evden çıkasım yok telefona baskım yok ce cupbap cuba cupbap ce cuppap şarkımsısını” ve en son olarak “Derya Baykal’dan kurtuldum, Deniz Baykal’dan kurtulamadım” repliğini dile getirip, Hayal Kahvesi’nin su katılmış biraları eşliğinde oyuna hazırlandık.

Ne iyi yapmışta gelmiştik, onca trafiğe katlanıp. Üstelik konuyu da bellemiştik, kim bilir bu konu, Ferhan Şensoy’un kaleminden ne kadar sivri ve değişik bir şekilde yorumlanırdı. Beş kat yürüyen merdiven çıkarken, çocukların sergisine denk geldik. Leonardo da Vinci'nin ünlü eseri Mona Lisa’nın ve Van Gogh’un bir o kadar beğenilen Vazoda On İki Ayçiçeği resminin, çok güzel ve bir o kadar da komik uyarlanmış hallerini izlemekten epey keyif aldık.

Oyun başlamadan önce birbirimizi epey tembihledik, telefonlarımız kapalı olsun, aman kimse oyun sırasında ihtiyaç molası vermesin, aman oyun esnasında konuşmayın, yellenmeyin, çok yüksek sesle gülmeyin, tepkisiz de kalmayın. Ne de olsa hepsini bize o ezberletmişti yıllar yılı. Sahne açılmadan Ferhan Şensoy’un sesi geldi ve yapıp yapmamamız gereken her şey tek tek anlatıldı. Her zaman olduğu gibi bir coşku, kıyamet, alkışlar eşliğinde oyun başladı. “Elif, be, te, seee. Elif, eliiif, be, te, se” eşliğinde; sesleri daha yerine oturamamış genç kızlar ve en önde Ferhan Şensoy hep beraber siyah çarşaflar içinde oyuna kendimizi kaptırdık.

Oyun 2019 yılında Türkiye’nin çok karanlık ve tedirgin edici bir görüntüsünü dile getiriyor.

Barkovizyon gösterisi eşliğinde Müs TV gösterisi başlıyor, o yasak, bu sakıncalı, içki içmenin mümkünü yok, sigara bulunmuyor, sistemi eleştiren herkes potansiyel suçlu. Hatta dışarı çıkmak bile başlı başına bir suç. Ayrıca bürokrasi almış başını gitmiş, PC başında bulunan yeni rejim yanlısı başı bağlı kadın, dizi çekimi sırasında yer alan başka bir kadın, o yasak, bu olmaz derken, hem yeni rejimi göz önüne sürüyor hem de tıkanıklığı simgeliyor, arka fonda ise özlediğimiz, kaybetmeyi asla göze almak istemediğimiz değerler ifade ediliyor.

Ergenekon operasyonu bilmem kaçıncı dalgasında, haberler sürerken gözaltına alınanlar da, dalga sayısı da aynı hızla artıyor. Reklamlar ayrı bir hatırlatıcı, tıkladığında ses çıkartıp çıkartmamasını kontrol edilebilen tespihler, klimalı tesettür kıyafetleri, izlenebilecek diziler arasında Hacı Pokemon…

Oyunun esas kahramanları Mustafa ve Kemal, bu düzene son derece karşılar ama nasıl değiştirecekleri konusunda hiçbir fikre sahip değiller. Önce yaşadıkları yere dışarıdan girmeyi engelleyecek şekilde örüp, alkol ve sigaraları bitene kadar yaşamayı öngörürlerken sonrasında, buna dur demek için dışarı çıkmaya karar veriyorlar ve hikaye başlıyor, bitiyor ya da devam ediyor.

Hepimizce son derece önemli bir konu, sırtını tüm tedirginliklerimize ve Ferhan Şensoy’a hayran bir kitleye yaslamış olmasına rağmen ortaya, ilköğretim müsameresini ya da Levent Kırca Tiyatrosu’nun muhalefet çizgisini anımsatan diyaloglarla, kötü oyunculukla, bezmişlikle perdeleniyor. Öne sürülmesi gereken konuların, daha ciddi, daha tedirgin edici olması gerekirken, yine aynı kısır çizgi içinde sunulması sadece basitmiş gibi bir hale getiriyor. Oyuncuların sesi yeterince çıkamıyor, sahne kötü, dekor kötü, oyunculuk ise beklenenin çok altında.

Hacı Pokemon’dan daha iyi ve sivri bir espri çıkaramamış olan Ferhan Şensoy ise, hala aklımızda daha akıllı, daha sivri, daha entelektüel. Belki de, oyununu daha kitlesel bir hale getirebilmek için, bizi görmezden gelerek basitleştirmeyi tercih etti, belki ortaoyun çizgisinde bu şekilde sunmayı daha uygun gördü, belki o da bıktı, yoruldu. Kolay olmasa gerek, kaç sene hala Süleyman Demirel üzerinden mizah yapmak. Oyun boyu en çok güldüğüm ve akıllıca bulduğum, Ergenekon ile Emre Kongar benzeşmesi idi.

Oyun sonrası yine yürüyen merdivenleri inerken, serginin önünde ellili yaşlarının sonunu yaşayan Cumhuriyet teyzesinin; “hiçbir çocuk Mona Lisa’yı türbanlı tasvir etmemiş aferin” diyerek kendini ve bizi teselli etmesi, bizim de Hayal Kahvesi’ne geri dönüp, ne Ferhan Şensoy eskisi gibi, ne Hayal Kahvesi söylenmemiz aynı minvalde devam eden iç duvarlarımızdı. Ferhangi Şeyler’e yine de gitmeye karar verip ayrıldık. O da kesmez ise, sadece Ferhan Şensoy’un kitaplarını okuyacağımı düşündüm.

Karar verdim “2019 yılında Türk Tiyatrosu” adlı didaktik bir oyun yazacağım. Sahnede Ferhan Şensoy, Levent Kırca, perukası ile Haldun Dormen, unutulması mümkünlü olmayan Yıldız Kenter hep beraber, hala Türk Tiyatrosu neden bu halde diye tartışıyor olacaklar, aynı tavşanın suyunu kaynatıp kaynatıp önümüze sunarken bir anda seyirci sahneye fırlayacak ve yeterin artık diyecek. Sahnede bulunan tüm oyuncuları seyirci koltuğuna alıp, yepyeni bir dil ile bir oyun sergileyecekler.

Oynuyormuş Gibi Yapanlar:

Ferhan Şensoy
Erkan Üçüncü
Ali Çatalbaş
Orhan Ertürk
Özcan Aksu
Elif Durdu
Ebru Soyuerden
Neslihan Çakıner
Begüm Alpaslan

2 yorum:

  1. igrenç otesı bı oyun allahla dınle dalga gecılıor

    YanıtlaSil
  2. allahla dinle falan dalga geçildiği yok senin hükümetine laf söyledikleri için gücüne gitti heralde ... akp propagandası yapmayın artık yeter ya

    YanıtlaSil