Bu önyargıyı kırmak ve Lorca’nın “Tiyatro, kitaptan çıkıp insancıl olan şiirdir” sözüne tutunarak, uzunca bir süredir, her ay bir yeni oyuna gitmeye özen gösteriyorum. Belirli bir formül ya da türe bağlı kalmaksızın, okuduğum eleştirilere, arkadaşlarımdan gelen önerilere bakarak, gidilecek oyunu seçiyorum.

Bu sefer seçtiğimiz oyun, bileti haftalar önce almak sureti ile yer bulabildiğimiz, ilk gösterisini Broadway at the Belasco Theater’da sergilemesinden itibaren, dünya genelinde otuza yakın şehirde oynanan, bu yıl filme de çekilecek olan “Altı Haftada Altı Dans Dersi” adlı oyundu.
Bir rahibin karısı olarak Florida Clearwater kasabasında yaşayan Bayan Lilly Harrison, yetmiş iki yaşındadır ve hayatına heyecan katabilmek için dans dersi almaya karar verir ve bir dans stüdyosuna başvurur. Dans öğretmeni olarak gelen kişi, oldukça asabi, geçimsiz, hayata kırılmış bir eşcinsel olan Michael Minetti’dir.
Konu tanıdık, geçimsiz ama yalnızlıkları ile boğuşan bu iki kişi, her bir dans dersinde biraz daha birbirlerine yaklaşırken, geçmişleri ile de yüzleşirler ve aralarında büyük bir dostluk, bir tür aşk doğar.


2. Dans: “Tango” Bayan Lilly, Michael hakkında araştırma yapmış ve kendisine yalan söylendiğini için çok sinirlenmiştir. Bir Zorro edasında gelmiş olan Michael’a artık ders almak istemediğini söyler. Michael ise pes etmez ve bir eşcinsel olduğunu ve bunu açıklamaktan korktuğunu söyler. Sahne ikilinin Tango yapması ile biterken aralarında bir yakınlık oluşmaya başlar.



5. Dans: “Ça Ça” Lilly ve Michael artık iki yakın arkadaştır. Beraber dışarı çıkıp, dansa gitmişlerdir. Eve döndüklerinde ise, Lilly çok üzücü bir haber alır ve duygularını açığa vurarak, hayatındaki en büyük acısını anlatır. Beraber Ça Ça yaparlar, ancak bu sefer müzik yoktur.
6. Dans: “Çağdaş Dans” Lilly kendisini iyi hissetmez ve dans etmeyeceğini söyler. Dertleri, endişeleri içinde önyargıları da ortaya çıkar.
Oyuncular:


Eleştirmenler, Cihan Ünal’ı yeni görüntüsü ile Antonia Banderas’a benzetmiş. Resme bakarsanız Banderas’tan çok kaleci Rüştü Reçber’e benzemiyor mu? “Banderas benden genç, o bana benzemeye çalışıyordur” diyebilen Cihan Ünal’ı, Al Pacino ile kıyaslamak elbette gereksizdir ama sürekli ne yapsa herkes tarafından beğenilmesi, övülmesi yerine arada sırada Kral Çıplak diyebilmek gerekmez mi?
Yönetmenliğine de söylenecek tek söz, suya sabuna dokunmadan, ne bir eşcinselin yaşamakta olduğu sorunları, ne de ömrünü bir rahibin karısı olarak sürekli baskı altında geçiren ve hayatını yaşayamamış olan bir kadının duygularını nerede ise es geçerek yönetmiş. Sihirli formülün arkasına sığınmış, biraz komedi, biraz gözyaşı.
Dekor
Kültür Bakanlığı “Yerel Yönetimlerin, Derneklerin, Vakıfların ve Özel Tiyatroların Projelerine Yapılacak Yardımlara İlişkin Yönetmelik” çerçevesinde başvuru yapan özel tiyatroların projelerine bu yıl biraz daha fazla ödenek ayırmıştır. Bu ödenek tutarlarının çok az olduğu tartışmasızdır ama bu oyun 63.000,00 TL ödenek alarak en yüksek ödeneği almış oyunlardan biridir.
Dekoru Nilgün Gürkan yapmış, yine eleştirmenler tarafından büyük beğeni toplamıştır. Bayan Lilly’nin evi okyanus Florida sahilinde olduğu için, dekorda panaromik deniz ve ufuk manzarası, yansıtma makinesi ile hareketli hale getirilmiş. Onun dışında dekor diye bahsedebilecek bir şey göremedim. Bilhassa sahne geçişlerinde uzun süreli karartmalar sonrası, dekorda hiçbir şeyin değişmemesi ve bekleme süreleri oldukça sıkıcı idi. Evet şimdi de manzara görüntüleri için muhteşem bir dekor diyen eleştirmenleri alkışlıyoruz. Neymiş fonda görünen deniz manzarasını, birkaç ışık oyunu ile değiştir, oraya çok güzel bir dekor çıksın.
Kostümler: Kostümler Faruk Saraç tarafından hazırlanmış. Nevra Serezli’nin giydiği tüm kıyafetler birbirinden güzeldi. Hem danslara hem de Nevra Serezli’ye çok yakışmış. Cihan Ünal’ın kıyafetleri de bir o kadar renkli ve oyun karakterine çok uygun kıyafetlerdi.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder